bambu mobilya sarıyer bambumobilya rumelikavağı istanbul kamil uzuner

SARIYER TARİHİ

İstanbul’un, dolayısıyla Sarıyer’in geçmişini aydınlatan bulgular kalkolitik döneme değin uzanmaktadır. Bu dönemden Ege göçlerine değin geçen süreye ilişkin bilgimiz yoktur. Ege göçleri sırasında İstanbul yöresi hareketlenmiş, Yunanistan’dan gelen halklar boğazı geçerek Anadolu’ya akmışlardır. Bunların bir bölümü de İstanbul ve çevresine yerleşmiştir. İ.Ö. 7. yüzyılda yeni koloniler kurmak için Marmara Bölgesine gelen Megaralılar’ın İstanbul çevresinde rastladıkları yerli halk da bu kavimlerden oluşmaktadır. Megaralıların İstanbul’da kurdukları ilk kent Kalkedon’dur. Daha sonra Bizantion kurulmuştur. Öbür Yunan kolonileri gibi bir tarım kolonisi olan Bizantion elverişli konumu nedeniyle kısa sürede önemli bir ticaret merkezine dönüştü.

Bizans’ın Roma egemenliğine girmesi siyasal alanda da etkisini göstermiş ve kent kısa zamanda imparatorluk kentleri arasında sivrilmiştir. İmparator Constantinus’un 330’da Bizantion’u başkent yapması ve Hıristiyanlığın serbest bırakılarak imparatorluk dini haline gelmesi bin yıl sürecek bir uygarlığın temelini atan iki olgudur. İmparatorluğun bağrında varolan Doğu-Batı ayrışması bu olaylarla Doğu lehine bir seyir izlemeye başladı. Avrupa’nın Asya’yla kucaklaştığı noktada yer alan Bizantion, coğrafi konumuyla doğu dünyasının çevresinde toplanabileceği doğal bir merkezdi. Ayrışma, 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesiyle son buldu.


Bin yılı aşkın bir süre İstanbul ve Anadolu’nun büyük bir kısmının kaderine hükmeden Doğu Roma İmparatorluğu, 10. yüzyıldan itibaren Türk akınlarıyla tanışmış ve 1071’deki Malazgirt yenilgisinden sonra giderek Anadolu üzerindeki kontrolünü de yitirmiştir.


Türklerin yavaş yavaş Anadolu’yu hatta Balkanları işgal etmesiyle imparatorluk İstanbul şehrinde sıkışıp kalmıştır. Nihayet son darbeyi 1453 yılında Fatih’in vurmasıyla Doğu Roma İmparatorluğu tarihe karışmış, İstanbul’un, dolayısıyla Sarıyer’in kaderine Osmanlılar hükmeder olmuştur. O günden bugüne çeşitli iniş çıkışlarla geçen tarihi seyir içinde İstanbul ve çevresi önce Osmanlı sonra da onun devamı olan Türkiye Cumhuriyeti’nin damgasını taşımaya devam etmiştir.

Osmanlı devrinde ilçe, bağ, bahçe, orman, koru, çayır gibi gezi yerleri ile ün salmıştı. Sarıyer’e padişahlar daha çok kiraz mevsiminde gelirlerdi.
Cumhuriyet döneminde ilçede imar hareketleri hızlandı. Yollar, fabrikalar, okullar yapıldı. Rumelihisarı’ndaki Boğaziçi Üniversitesi, Bahçeköy’deki Orman Fakültesi, Büyükdere’deki Fidanlık, Sarıyer’in gelişmesinde önemli rol oynadı. Daha önce mahalle ve köyleri başka ilçelere bağlı olan Sarıyer, 1930 yılında ilçe oldu.


İsminin Tarihi
Sarıyer ismi sırasıyla, Simas'tan Skletrinas'a, daha sonra Mezarburnu (Mesarburnu), Altınyer, Sarı Lira Yer ve Sarıyar'a ve son olarak da Sarıyer'e dönüşmüştür.
Antik çağlarda, Bilge Umar'a göre Simas, İstanbul Boğazı'nın Avrupa kıyısında bir burunun adıdır. Simas'ın anlamı "Kutsal Ana" olarak bilinmektedir. Başka bir ifadede ise “Kutlu/Güzel Akarsu” veya “Kutlu/Güzel Su” olarak da kabul edilebileceği ileri sürülmektedir.
Sarıyer ismi Simas'tan Sarıyer'e dönüşürken, elbetteki bu değişim bir yerden esinlenerek gerçekleşmiştir. Yıllar yılı altın ve bakır çıkarılan maden mahallesi ile şifa suyu arasındaki yarların sarı renkte olması nedeniyle buraya SARIYAR denmiştir. Sonraları SARIYER'e dönüşmüştür.
Yani Simastan Sarıyar'a ve Sarıyar'dan Sarıyer'e...
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol